Kültür ve Medeniyet Çalışması Nedir?

Okullarımızda e başta yapılması gereken çalışmalardan birisi Kültür ve Medeniyet Kulübü kurmaktır. Biz bu işi özel bir okulda başardık.

Peki Neden Kültür ve Medeniyet?

Bilgi olmadan bilinç oluşmaz. Bilinç oluşmadan kültür oluşmaz. Kültür oluşmadan da medeniyet oluşmaz. Bu amaçla yola çıkarak Kültür ve Medeniyet Kulübü (diğer adıyla Bilinç Kulübü) 2015 yılından itibaren Bursa ilinde uyguladığımız bir kulüp çalışmasının adıdır.

Öğrencilerimizle birlikte bir yola girdik ve bu yolda güzel bir mesafe aldık. Önce gençlik sorunları üzerine bir çalıştay yaptık. Bu çalıştaydan ülkemizdeki gençlerin kendi kültürlerini tanımadıkları ve başka kültürlere özendikleri ile ilgili ana problem ortaya çıktı. Bu problemin çözümünde öğrencilerimiz değişik önerilerde bulundular. Bu önerilerin her bir çok kıymetliydi ve sırayla önerileri uygulamaya geçtik.

Bir yılın sonunda elimizde birçok teknikten oluşan Kültür ve Medeniyet çalışması oldu.

Bu çalışmada birbiri ile senkronize şekilde birçok etkinlik yeralmaktadır.

Bunlardan bazıları:

  1. Gezi
  2. Söyleşi
  3. Kitap Analizi
  4. Çalıştay
  5. Münazara
  6. Video analizi
  7. Diğer

Yukarıdaki etkinliklerin her birisini bir plan dahilinde gerçekleştirdik. Gezi için ilk olarak şehir dışı İstanbul, Edirne ile başladık. Daha sonra ülke dışı Bosna Hersek ile devam ettik. Artık elimizde her gittiğimiz yer ile ilgili detaylı bilgiler ve anılar var.

Bu çalışma okullarımızda çok rahatlıkla uygulanabilir bir müfredata sahiptir. Bundan dolayı yıllık plan ve etkinlikler her yıl güncellenerek kulüp çalışmasına eklenmektedir.

Bu çalışma hakkında bilgi almak için iletişim bölümünden bize ulaşabilirsiniz.

Nasıl Bir Rehberlik?

Öğrencilerimiz anasınıfından itibaren iki temel alanda gelişim göstermektedir.

  1. Akademik Gelişim
  2. Ahlaki Gelişim

Her türlü bilgi ve davranış kirliliği yaşanan 21. yy ortamında öğrencilerimiz her iki alanda değişik engellerler ve önemli tehlikelerle karşı karşıya kalmaktadır.

Türkiye’de yaşayan 21. yy öğrencisi için akademik rehberlik nasıl olmalı?

Türkiye’de bir öğrenci anasınıfından üniversiteden mezun olana kadar Türk Eğitim Sistemi içinde bir gelişime maruz kalmaktadır. Bu nedenle sistemi yakından tanımak ve ona uygun bir yöntem belirlemek gerekir. Ama bunu yaparken öğrencinin doğuştan gelen beyin yapısı iyi tanınmalıdır.

Beyin Yapısı içinde aşağıdaki özellikler test edilmelidir.

  1. Sağ veya Sol Beyin baskınlık düzeyi
  2. Analitik Bellek Düzeyi
  3. Uzun Süreli Bellek Düzeyi
  4. Travma durumu
  5. IQ durumu
  6. İçedönüklük durumu
  7. vb.

Türkiye’de yaşayan 21. yy öğrencisi için ahlaki rehberlik nasıl olmalı?

Her şeyden önce yukarıdaki ölçümler yapılıktan sonra öğrencinin duygusal yapısına göre bir paket program hazırlanmalı ve süreç buna uygun işletilmelidir. Örnek olarak sağ beyni baskı analitik zekası yüksek, hafızası güçlü öğrenciler için drama ve etkinliklerine dayalı bir eğitim yapılmalıdır. Sol beyni baskın analitik zekası yüksek öğrenciler için de öyküyü tamamlama etkinliği ile felsefe ve mantık sorularına dayalı bir eğitim planı uygulanmalı uygulanmalıdır. Gelişim sürecine uygun olarak diğer etkinliklere geçilmelidir.

Unutmamak gerekir ki 21. yy öğrencisinin ahlaki gelişiminde teknoloji önemli bir etken oluğu için teknolojinin nasıl kullanılacağı ile ilgili eğitimler en temel eğitimlerden bir olmalıdır. Yine beyin yapılanmasına göre bu eğitimim metodu da değişecektir.

Detaylar için iletişime geçiniz.

LGS İÇİN GÜNDE KAÇ SORU ÇÖZÜLMELİ?

Her bir öğrencinin bilişsel ve duyuşsal özellikleri farklı olduğu için bu soruya net bir sayı vermek doğru değildir. Bu konuda birkaç öğrenci yapısından bahsederek konuya açıklık getirmek istiyorum.

1. Tip öğrenci: Uzun süre soru çözemeyen çabuk sıkılan öğrenciler. Eğer çalışmaktan sıkılıyor ve sık sık mola veriyorsa öğrencinin günde her dersten bir deneme şeklinde soru çözmesi mantıklıdır. Ancak bu öğrenciler için test analiz aşaması çok önemlidir. Bu aşamada öğrenciler yapığı yanlışları kontrol etmeli Konu Analizi ve Neden Analizi yapmalıdır. Eğer yapamıyorsa öğretmeninden destek almalıdır.

2. Tip Öğrenci: Çok sor çözen ama ha yapan öğrenciler. Öğrenci çok soru çözüyor, çok çalışıyor ama yanlışları devam ediyorsa bu öğrenciler günde 300 soruya ulaşıyor demektir. Bu tarz öğrenciler çalışmaktan yorulmazlar. Ancak yetişkinler için kullanılan mesleki körlük tabiri b çocuklar için geçerlidir ve basit hatalar yaparlar. Bunun nedeni çok soru çözerken robotlaşma diye tabir edilen odaklanmanın mekanikleşmesidir. Bu öğrenciler ders aralarında dinlenmeli ve soru çözerken dakika ile çözmelidir. Anca dikkat edilmesi gereken nokta öğrencinin zaten süre problemi olmadığı için belli saniye altında soru çözmemesi ve dikkat hatası yapmamasıdır.

3. Tip öğrenci: Çok zaman geçiren ama sonuç alamayan öğrenciler. Çok zaman geçiriyor ama verimli çalışmıyorsa bu öğrencinin motivasyonu eksik demektir. Bu tür öğrenciler başkalarının kendisini motive etmesine ve kontrolüne ihtiyaç duyarlar. Ancak kontrolün de kendinde olmasını isterler. Hem kendileri süreci kontrol edemez hem de başkasının çok fazla karışmasından da hoşlanmazlar. Öğrenci koçuyla belli aralıklarla bu öğrencilerin çalışması gerekir. Hesap verme duygusu ve motivasyon konuşmaları başarılı olmasına katkı sağar. Çok uzun süre ders çalışmak doğru değildir. Nitelikli ve verimli çalışmak en doğrusudur. Bu öğrenciler için de günlük 100 soru yeterli olacaktır. Ancak mutlaka süre sınırı olmalı ve 2. Tip öğrenci yerine bu öğrencilerin hızlanması hedeflenmelidir.

4. Tip öğrenci: Bazen çok verimi çalışıp bazen hiç çalışmayan öğrenciler. Bu öğrencilerin duygusal durumlarından dolayı akademik durumları da dalgalı bir seyir izler. Onarı kendine getirecek bir öğretmen veya süreci takip edecek öğrenci koçu u tip öğrenciler için verimlidir.

5. Tip öğrenci: Hiç çalışmayan öğrencilerdir. Günlük soru çözmek yerine neden soru çözmesi gerektiği ile ilgili bir uzmana yönlendirmek mantıklıdır. Çalışmamasının arkasında yatan nedeni bulmak gerekir. Bunun için çocuğu suçlamak doğru değildir. Çünkü onun çalışmaktan alıkoyan kimyasal, bilişsel ve duygusal nedenler olabilir.

6. Tip Öğrenci: Konuyu çabuk kavrayan ama çabuk unutan öğrenciler. Bu öğrencilerin uzun süreli bellekleri genellikle zayıf olur. Bundan dolayı kısa süreli belleğe yüklenirler. Kısa süreli belekleri üçlü olduğu için konuyu hemen anlarlar ama uzun süreli belleğe atmaları zor olduğu için çabuk unuturlar. Bu tür öğrencilerin öncelikle kan testi yaptırmaları gerekir. B12, D ve Demir değerlerine baktırmaları uygundur.  Öğrenme her ne kadar bilişsel bir süreç de olsa arka planda kimyasal bir tepkime çalışmaktadır. Bundan dolayı B12, D ve Demir eksikliği beynin hatırlama ile ilgili bölümüne önemli etkisi vardır. Eğer kan değerleri de normal düzeyde ise o zaman Hatırlama Teknikleri ile yol almak uyundur.

Özellikle yeni nesil soruların sınav sistemine entegresiyle duymaktan en çok korktuğum cümle öğrencimizin üniversiteye hazırlanan tanıdıkları gibi günde 500 soru çözebileceği cümlesidir. Bu gerçekçi değildir.  Günde 100 soru çözüp bu soruları analiz etmek yanlışların nedenlerini bulmak LGS için çok daha değerlidir.  Öğrenciler yıl içerisinde günlük ortalama 100 ile 250 arasında değişen bir soru sayısı ile ilerlemeleri uygundur. Bu sayı zaman zaman artar, temposunu korur veya azalır. Bu tempo tamamen öğrencinin o anki yoğunluğu ve motivasyonu baz alınarak organize edilir. Dolayısıyla öğrencilerimizin süreç içerisinde psikolojik durumu da dikkate alınarak içinde bulunduğu anın en iyi şekilde değerlendirilmesi sağlanmalıdır.  Unutmamak gerekir ki LGS’yi öğrenciler için zor veya kâbus haline getiren kişilerin kendileridir. Etkili bir planlama, düzenli çalışmalarla istenilen hedefe ulaşmak mümkün olacaktır.

Murat Özyılmaz

Çalışma Planı mı, Öğrenme Planı mı?

Öğrencilerimizin öğrenme sürecindeki bazı davranış kalıpları bu yazıyı yazmamıza neden olmuştur. Özellikle sınav dönemi öğrencileri günlük sorular çözmekte ve sınavlara hazırlanmaktadır. Bunu yaparken bazı şablonlar kullanmaktadır. “Günlük şu kadar soru çözeceğim” şeklinde kendine hedefler belirlemekte ve bu hedefi gerçekleştirince de mutlu olmaktadır.

Peki bu ne kadar mantıklı?

Eğer yapılan plan bazı öğrenme kayıplarını gidermeye yönelikse o zamana bu planı çok mantıklıdır. Eğer bu plan sadece kalıp hedefler içeriyorsa o zaman da yeterli değildir. Yani ihtiyaç olmayan konularda neden daha fazla test çözülsün ki?

Bu kadar basit bir konuyu yazmaya ne gerek var diyeceksiniz. Maalesef bizim eğitim sistemimiz sorgulama ile başlamadığı için öğrenciler de kendine sunulan dersi yarış atı formatında öğreniyorlar. Bu öğrenme biçimi bir kas öğrenmesine dönüşüyor ve bilinçli bir faaliyet olmaktan uzaklaşıyor. Yani öğrenci neye ne kadar ihtiyacı olduğunu bilmiyor, bilse de ona uygun bir plan yapamıyor. Bir de derslerin birbiri ile komşuluk ilişkisi neredeyse sıfır düzeyinde olduğu için her ders kendini daha önemli görüyor ve öğrenci bir yarışa sürükleniyor. (Not: Bir sonraki yazımız Eğitimde Derslerin Komşuluk İlişkisi olacaktır.)

Şimdi kilit soruya gelelim. Öğrenciler bu ödevleri yaparken hangi eksiklerini giderecekler?

Bu sistemde öğrenci kendine ait bir ihtiyaç Analizi yapamıyor. Sadece sınıfın geneli için düşünen hocaların verdiği ödevler var. Bu arada bu ödevlerin öğrencilerin geneli için çok değerli ve anlamlı bir çalışma olduğunu belirtmem lazım. Ben bu noktadan sonraki aşamaya geçmekten bahsediyorum. Yani eksikleri belirleme ve ihtiyaçlara göre ders çalışmak eksik kalıyor. İşte buna Öğrenme Planı diyoruz. Eğer bir öğrenci bu aşamaya geçemezse çok çalışır ama başarılı olamaz. Çünkü eksiklerini giderecek kendini hedefine götürecek bir sürece girmemiş kendi için biçilen rolden çıkamamıştır.

Ne yapmalı?

  1. Amaç belirleme. Çalışma planı yapmak yerine en başta Niçin çalışmam gerekiyor? sorusuna cevap bulmak gerekir. Bu soru için en az iki hafta günde 5 ders saati düşünmek ve cevap aramak gerekir. Bu bize amacı verir. Çok para kazanmak, başarılı bir insan olmak, aileyi geçindirmek, statü kazanmak, meşhur biri olmak vb.
  2. Durum Analizi: Kendinize uygun amaç belirlediniz diyelim. Şimdi bu amacı gerçekleştirmek için hangi özelliklere sahip olduğunuzu ölçmek gerekiyor. Bunun için ilk iki haftada farklı seviyelerde en az üç deneme çözün ve bu denemelerdeki netlerin ortalamasını alın. Bu netlere göre puan ve sıralama hesaplama sitelerinden hesaplama yaparak yaklaşık sıralamanızı ölçün. Bu ölçümler sizin akademik olarak durumunuzu ortaya koyacaktır.
  3. Hedef Belirleme: İki haftadan sonra amaç belirlenmiş ve durum analizi de yapılmıştır. Şimdi ise bu amaca uygun hedefler yani iş alanlarını / meslekleri belirlemek gerekir. Eğer öğretmenlerin gözdesi olmak istiyorsanız verilen ödevleri tam zamanında yapın ama LGS veya YKS den fazla bir şey beklemeyin. Çünkü burada hedef öğretmenlerin söyleyeceği Aferin! Sözü size yetecektir. Ama unutmayın okul hayatınız bittikten sonra ne yapacaksınız? İşte amaç ve hedef belirlemek çok önemli. Hedef belirlerken beyin yapınıza uygun alanlara bakmak sizi mutlu ve başarılı kılacaktır. Sol beyni baskın kişiler için sayısal ağırlıklı, sağ beyni baskın olanlar için sözel ağırlıklı bölümler yazmak mantıklıdır. Örneğin uzun süreli belleği zayıf birisi için Hukuk çok mantıklı değildir. (Detaylı Bilgi İçin Tıklayın) Hedef belirlemek için bazı testler yaptırmak ve destek almak faydalı olabilir.

 

  1. Yıllık Plan: Plan yapmadan önce sınava kadar kaç hafta olduğu belirlenir bu haftalara göre her dersin konuları dağıtılır. Sınavdan iki ay öncesine kadar konular tamamlanmalıdır. Yıllık planın içine kaynaklar eklenir. Her ders için bir ana kaynak üç tane de soru bankası seçilir. Öğrenci seviyesi akademik olarak düşükse kaynaklar bir kolay iki orta olabilir. Eğer seviyesi orta düzeyde ise bir orta iki zor kaynak seçilmelidir. Eğer seviyesi derece profilinde bir öğrenci ise o zaman kaynakların üçü de zor seçilebilir.
  2. Haftalık Plan: Bu işlemden sonra da haftalık plan yapılmalıdır. Haftalık plan yaparken Yıllık Planda belirlenen hedefler yazılmalı ve bunlar içine tekrarlar ve özet çalışmaları da eklenmelidir. Yıllık çalışma planı yapılmadan haftalık plan yamak mantıklı değildir. Çünkü yıllık plan hedefe göre yapılır. Haftalık plan yaparken haftalık denemelerdeki sonuçlar dikkate alınarak tekrarlar ve test çözümlerinin ağırlığı belirlenmelidir.
  3. Çalışma Stratejileri: Her dersin bir öğrenme biçimi vardır. Sözel ağırlıklı dersler için kısa özet çalışmaları ve aralıklı tekrar yapmak şarttır. Çünkü sözel dersleri sadece sorularla pekiştirmek yeterli olmaz belirli aralıklarla tekrar çalışmaları gerekiyor. Bunun için soru cevap kartları veya cep özetleri yeterli olur. Sayısal dersler için konuyu en iyi anlatandan öğrenmek için Youtube dan yararlanmak faydalı olur. Konu öğrenildikten sonra da bol bol tekrar testleri çözülmelidir.
  4. Denemeler: Haftada bir yapılan denemeler bize konu eksiği, okuma hatası, odaklanma, konsantrasyon, stres, zaman yönetimi, gürültü, kaygı ve en önemlisi de Sınav Stratejisi konularında ipucu verir. 4 denemeden sonra veriler sizin farklı alanlardaki durumunuzu ortaya çıkarır. Bir de Sınav Psikolojisi konusu çok önemlidir. Bu durum bireysel bir durumdur. Yani her öğrenci farklı tür sınavlara karşı farklı davranışlar sergiler. Örneğin matematik soruları zor bir sınavdaki genelde seviye öğrencileri ortaya çıkarken zorluk düzeyi orta olan bir sınavda sürpriz öğrenciler önde olabilir. Bundan dolayı öğrencinin hangi sınav durumuna göre nasıl davranmasını da iyi ayarlaması gerekmektedir.
  5. Önlem Alma – Geliştirme: Maalesef denemeler öğrenciler tarafından pek sevilmez ve uygulama bittikten sonra bir kenara atılır. Halbuki denemelerin mantığı size yukarıda sayılan konularda eğer düzeltilmesi gereken bir yer varsa tespit etmek için harika bir yöntemdir. Bu aşamadan sonra öğrenci eksik öğrenmelerini keşfeder ve o konuyu pekiştirir. Konu eksiği yok da dikkat hatası varsa nedenini arar. Eğer zaman yetiştiremiyorsa zaman yönetimi konusunda önlem alır. Artık bu aşamadan sonra kişi bir önceki noktadan daha ileriye gitmiyorsa eksiklerini görmüyor demektir. Çünkü denemeler öğrenciyi bir ileriye taşımak içindir. Tabi ki farklı yayınların denemeleri ve zorluk seviyelerini göz önünde bulundurup sıralamayı esas almak gerekir.

Sonuç: Bir öğrenci niçin çalışması gerektiğini bilmeden ödev yaparak çalışıyorsa hedefsiz bir mayın gibi nerede patlayacağı belli olmaz. Bundan dolayı önce amaç ve hedefini belirlemek ona göre plan yapmak ilk adımdır. Planı uygularken derslere ve kendi öğrenme sitiline göre farklı stratejiler geliştirmeli veya hazır stratejilerden kendine uygun olanları kullanmalıdır. Denemelerle de kendi durumunu ölçmeli ve eksiklerini gidermek için çalışmalıdır. Çalışmaları sonucunda hedefi ile arasındaki mesafe istenilen düzeyde değilse önce çalışma kalitesini kontrol etmelidir. Bunda da sorun yoksa hedefini revize etmelidir.  Yoksa boş yere çalışmış olur.

Son olarak öğrencilerin çoğu puana göre tercih yapmayı tercih ediyorlar. Üzülerek söylemem gerekiyor bu öğrenciler kendilerine hedef koymadığı için hak ettikleri yerde asla olamayacaklardır. Hem akademik olarak hem de hayatları boyunca. Hayat kısa ve öğrenecek çok şey var. Amaçsız ve hedefsiz çalışmak zaman kaybetmekten başka bir şey değil. Bu nedenle çalışma planı değil öğrenme planı yapmak gerekiyor.

Beyin Yapısı ve Öğrenme

Değerli veliler ve sevgili öğrenciler. Eğitim öğretim yılı başlamadan önce birçok kariyer planı yaptığınızı ve değişik kurslara kayıt yaptırdığınızı biliyorum.

Size bir önerim var.

Beyin yapısını öğrenmenin akademik başarı, meslek seçimi ve çalışılan meslekte mutlu olma gibi önemli etkisi olduğunu söylemek mümkün.

Örneğin sol lobu baskın bir öğrenci ile sağ lobu baskın bir öğrencinin öğretmenin anlatım tarzından farklı oranlarda etkilendiğini ve bu durumun dersi sevip sevmemeye etki ettiğini biliyor muydunuz. Burada kesiyor ve kısaca öğrenme ile ilgili beyin yapısına geçiyorum.

Beynimiz sağ ve sol olmak üzere iki temel bölümden oluşmaktadır.

Öncelikle beyni yakından tanıyalım.

Sol Beyin: Beynin sol lobu baskın olan kişilerde aşağıdaki özellikler görülmektedir.

  • Mantık yürütme
  • Sınıflandırma
  • Matematiksel işlemler yapma
  • Detayları görme
  • Bütünü değil parçayı görme
  • Objektif davranma
  • Sistemli ve disiplinli çalışma
  • Bilinçli hareket etme
  • Semboller ve kelimelerle ilgilenme

Sağ Beyin: Beynin sağ lobu baskın olan kişilerde aşağıdaki özellikler görülmektedir.

  • Hayal etme
  • Duyduklarını unutmama
  • Duygulara kapılma
  • Sezgileri kuvvetli olma
  • Yaratıcı olma
  • Subjektif olma
  • Parça yerine bütünü görme
  • Sanat yönü üçlü olma

Burada önemli olan her iki lobu etkin bir şekilde çalıştırmak ve doğuştan gelen özellikleri geliştirerek öğrencinin zevkle çalışmasını sağlamaktır.  Eğer bir öğrencinin yapısına uygun bir “öğrenme planı” hazırlanmazsa yapılan çalışma planı anlamsızlaşır.

(Not: Bir sonraki yazımızın konusu öğrenme planı ile çalışma planı arasındaki farklar olacaktır.)

Peki

Ülkemizdeki sınav sistemine göre hangi beyni baskın öğrenci avantajlı?

Gelişen dünyadaki meslek alanına göre hangi beyni baskın öğrenci hangi meslekleri tercih etmeli?

Beyni geliştirmek mümkün mü?

Beynin hangi bölümünün baskın olduğunu nasıl anlarım?

Beynimin özelliklerine göre çalışma planı yapmak mümkün mü?

İşte tüm bu soruların elbette bir cevabı var.

Öncelikle öğrencilere uygulanan bazı testlerle öğrencinin hangi lobunun baskın olduğunu, kısa süreli ve uzun süreli belleğin durumunu öğrenmek mümkün. Hatta öğrenciye uygun doğru tekniklerle bir çalışma programı yaparak başarılı ve mutlu olmak mümkün. Bunun için ülkemizde önemli çalışma yapan eğitim programcıları ve psikologlar var. Bu konuda araştırma yapabilirsiniz. Sizin önerileri ve görüşleriniz olursa paylaşırsanız sevinirim.

Şimdilik bu kadar. Detaylar için İletişim menüsünden bana ulaşabilirsiniz.

Yahudi Aklı

Yahudi aklını iyi tanı genç kardeşim!!!
Hz. Musa ile Kızıldeniz mucizesine şahit olduktan hemen sonra ineğe tapan bu aklı anlamaya çalış. Allah’ın onları bırakın bu dünyada şerefli kılmayı aşağılık maymunlar olarak nitelediği bu zihniyeti iyi tanımak lazım. Babil sürgünü, Roma Sürgünü ve İspanya sürgününü boş yere yaşamayan her gittiği yerden kovulan bu millet kadar insanlık suçu işlemiş başka bir millet daha yok. Bursa’daki Geruş Sinagogunun adının bile sürgün olduğuna bir bak ve neden hep sürgün bir düşün.
Atası Hz. Musa ve Hz. İbrahim’in tevhit mirasına sahip çıkmayan, dinini para ve mal için tahrif eden, ilerlemiş yaşına rağmen Hz. Zekeriya ve oğlu Hz. Yahya gibi birçok peygamberi öldüren, Hz. İsa’yı çarmıha germek için Roma imparatorluğunun başının etini yiyen bu düşünce biçimini iyi tanı kardeşim. Bu anlayış öyle bir anlayış ki Siyonizim adı altında Yahudilik inancını değil de Yahudilerin yayılması fikrini savunan melun bir anlayış. Arz-ı mevud yalanı ile Ortadoğuyu kana bulayan, bir dini sadece ırka bağlayan ve kendi tanrısına güreş tutturan bu cahiliyeyi iyi tanı!!!
Tevratta yer alan çalmayacaksın, öldürmeyeceksin emirlerinin sadece Yahudileri kapsadığını düşünen, diğerlerini köle olarak gören bu zihnin neden Müslümanlar için önemli olan Kadir Gecesinde saldırdığını, sonra da Yahudi düşmanlığı yapmayın diye dindar mazlum rolüne bürünen iki yüzlü anlayışı çok iyi tanı!!! Almanya’da kendi ırkını saflaştırmak için Yahudi anneden doğmayanları Hitler ile iş yaparak öldürtecek kadar acımasız bu anlayışın başkalarına neler yapacağını bir düşün.
Büyük Dünya liderlerinin neden ağlama duvarına tıpış tıpış gittiğini, Yahudi aklının İsrail’den ibaret olmadığını ve dünyayı sardığını unutma. Tanrı’ın vaadi diye teröre finansal destek verip Türkiye’nin güneyinden, Irak, Suriye, Kuzey Arabistan, İran ve Mısır’a kadar bu topraklarda terörün neden hiç bitmediğini anla artık. Tarihte insanların öldüğünü ama anlayışların hep aynı şekilde devam ettiğini unutma. Sadece Kendinden başkasını insan olarak görmeyen ve bunun tanrının onları kutsal ilan ettiğini düşünen bu zihniyeti iyi tanı!!!.
Tüm dünyaya karşı onları koruyan Osmanlı’yı bölmek için elinden geleni her türlü ahlaksızlığı yapan bu aklı yakından tanı. Çünkü düştüğün an ilk tekmeyi kimin vuracağını bil. Kendi tanrıları adına uydurdukları bu anlayış artık değişmeyeceğine göre sen uyanık olman gerektiğini anla. Sen güçlenmediğin kendini geliştirmediğin aklını kullanıp teknolojiği ve dünyayı yönlendirmediğin sürece bu milletin zulmü devam edecek.
Babil’den kaçtıktan sonra Medine’ye yerleşen daha sonra oradaki yerel halkı birbirine düşüren, Hicretten sonra her fırsatta Resulullah’a tuzak kuran ve onu da öldürmeye çalışan bu kafayı iyi tanı. İyi tanı ki unutma mazlumların sesi bu dünyada sana ihtiyacı var.
Vesselam.